AH BU HAYATA BENZEYEN öLüM!

'Üsküdar'da yaşayan ve Üsküdar ruhunu taşıyan adam' olarak tarif ediyor kendini yazar Ali Haydar Haksal. Öykülerinde de yoğun olarak Üsküdar ruhu var. Nasıl olmasın ki... Ali Haydar Bey'in oturduğu ev Karacaahmet Mezarlığı'na bakıyormuş. Sabah ezanları okunduğunda evinin terasından 14 ayrı müezzinin sesi duyuluyormuş.

Semtin her köşesini tuvale aktaran, Türk resminin önemli isimlerinden Hoca Ali Rıza da 'Üsküdar ressamı' olarak anılır. Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre ise nice sohbetlerin, dostlukların, himmetlerin, irşatların vesilesi ve milveri (ekseni) olan 'Üsküdar'da Bir Attar Dükkanı'nın kitabını (Kubbealtı Neşriyat) yazmıştır.

Camileri, tekkeleri, evliyalarıyla manevi hayatın capcanlı yaşandığı Osmanlı İstanbul'unun en eski beldelerden biri olan Üsküdar'ın insanı cezbeden bir yanı var muhakkak.

Bu yüzden olsa gerek Ali Haydar Haksal 'Üsküdarlı' oluşuna özel bir vurgu yapıyor.

Nerede?

Bu ayki Yitiksöz dergisinde yer alan söyleşide.

Yitiksöz, yazar için bir dosya hazırlanmış.

Öykü ve deneme kitaplarıyla, uzun yıllar yayınladığı aylık Yedi İklim Dergisiyle edebiyatımıza önemli katkılar sunan Haksal ile yapılmış genişçe bir röportaj var dergi sayfalarında. İlk öyküsü 'Tıkırtı' 1973 yılında Milli Gazetede yayınlanan Haksal, uzun yıllara dayalı edebiyat serüveninden pasajlar, hatıralar aktarıyor, Zeynep Kayabaş'a verdiği mülakatta. İlk gençlik çağlarında okuma ve yazma serüvenini, Sezai Karakoç, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu ile tanışıklıklarını, öykü ile şiir arasında yol ayrımına geldiğinde kimlerin etkisi olduğunu anlatıyor Haksal.

'Edebiyat Fakültesini bitirdikten sonra bir dosya şiirim, bir dosya da öyküm oldu. Bunları Mavera Dergisi'ne götürdüm. Cahit Zarifoğlu'na verdim ve İstanbul'a döndüm. Bana yazdığı bir mektupta Rasim Özdenören ile öykülerimi okuduklarını, beş öyküyü peş peşe yayımlayacaklarını yazdı. Şiirimden tek satır bahsetmedi. Ondan sonra, İstanbul'a geldiğinde de yedi yıl birlikteliğimiz oldu, şiirlerim hakkında hiç konuşmadı. Ben de hiçbir zaman nedenini sormadım.'

Zamanında Cahit Zarifoğlu'nun bahsetmediği şiirlerden şimdi, (Yitiksöz Dergisi'nin bu sayısında) şair Arif Ay bahsetmiş. (Bu arada, belirtelim, öyküleriyle tanıdığımız Haksal'ın şiirleri 'Gül Mayıs Gülü' adıyla kitaplaştırıldı ve Hece Yayınları'ndan Ocak 2024'te yayınlandı.)

Arif Ay, 'Ali Haydar Haksal'ın şiirlerini, bir şairin kaleminden çıkmış şiirler olarak değil de bir öykücünün yazdığı şiirler olarak okumak durumunda kaldım ister istemez' dese de kitabı okuduktan sonra kanaatinin değiştiğini söylüyor: 'Ne ki, kitabı okuyup bitirdiğimde onun öykücü kimliğinden bağımsız, şair kimliğinin de öne çıktığını gördüm.'

Arif Ay, Haksal'ın şiirlerindeki anahtar kelimeleri de sıralamış: Zaman, gece, rüya, hüzün, söz, dil, dağ, aşk, ruh, melek, şiir, kalp, kuş, gül ve yol...

Yitiksöz dergisindeki bu özel dosyada ayrıca Haksal'ın eserleri hakkında inceleme yazıları da mevcut.

'Haksal dosyasını' okuyup derginin ilk sayfalarına göz gezdiriyorum; çarpıcı bir Cahit Koytak şiiri karşılıyor: Shopping Fest ya da Alış Veriş Cenneti...

Cahit Bey bu başlıklı şiirinde sözün, kahramanlığın, hatta aşkın; kısacası her şeyin pazara düşürüldüğü bir modern çağ eleştirisi yapıyor; ince duyguların imbiğinde geçirdiği açık, net ve çarpıcı ifadelerle...

Pazar için üretilmiş bilim,

Pazar için üretilmiş sanat,

Pazar için felsefe,

Pazar için kültür,

Bilgi, zeka, tecrübe!

...

Pazar için paketlenmiş iyilik

Pazar için paketlenmiş dürüstlük,

Pazar için cömertlik

Pazar için içtenlik,

Sadelik!

...

Ah bu hayata benzeyen ölüm!

Ah bu ölümü unutturan sarhoşluk!

Ah bu cezbe, bu orji,

Bu yerlere saçılmış gök!

...

Her şey var; her şey burada!

Her şey uygun fiyata!

Cennet de parayla pazarda,

Cehennem de parayla!

Cahit Bey'inkine benzer bir duyarlılığın izlerini bir sonraki şiirde genç kuşak şairlerden Suavi Kemal Yazgıç'ın dizelerinde buluyorum:

'Dünya ne ucuz' diyorum

Üstelik kredi kartına taksit yapıyorlar

Dünya ucuzladıkça düşüyor

Köle pazarındaki değerim.

İyi okumalar.

2024-05-02T04:11:55Z dg43tfdfdgfd