KONTLAR KONTESLER, DüKLER DüşESLER...

B.

Keşke bu meseleyi ben değil de sevgili dostum Yavuz anlatsaydı; zira konunun mütehassısı odur. Alman sosyolog Heinrich Popitz şiddetin dört türü olduğunu öne sürer. İlki bildiğimiz fiziki şiddettir. İkinci şiddet türü ise enstrümantal şiddettir ve tehdit, taciz, psikolojik baskı ile insanları bir şeylere yahut bir pozisyonda bulunmaya icbar etmek suretiyle gerçekleşir. Üçüncü şiddet tipi ise otoritatif şiddettir. Bu şiddet ise insanların var kabul ettikleri yahut kendilerine var kabul ettirilen sınıfsal, sosyal, ekonomik rolleri itibarıyla kendilerine dayatılan bir hayat olduğu kabulünden hareketle öne sürülmüştür. Dördüncü tip ise çok teknik ve izahı karmaşık bir şiddet tipidir bu sebeple ve konumuzla da direkt alakası olmadığı için bahsine girmeyelim.

Büyük bir sınıfsal dönüşüm içinde olan Türkiye toplumu, alışageldiğimiz sınıfsal izahların artık kâr etmediği, bambaşka, çözümü karmaşık, izahları bazen namümkün bir patchworktür. Böylesi bir toplumda şahsi ve sosyal taleplerin gerçekleşmesi maalesef itiş kakışla mümkündür. Metrobüse binen insanların fiziki itiş kakışları ruhlarında var olan mücadelenin neticesidir esasen. Alttan gelen diş, kendisine yer arıyor; mevcut diş ise yerini muhafaza etmeye çalışıyor. Böyle bir hengamede, herkesin kendini var ve görünür kılmaya çalıştığı eksibisyonist motivasyon da devreye girince, yurdumun manzarası tufan gününden yaman oluyor.

Yaşadığımız bunca acayiplik, bunca karmaşa ve sürüp giden kavgaların temelinde sınıfsal bir mücadele var. Aslında hiç sahip olmadığı ancak sahip olduğunu vehmettikleri üstünlükleri muhafaza etmek isteyen kimseler, ellerinde olmayan cılız otoritatif şiddet enstrümanını kullanmaya gayret ediyor. Bir apartheid rejimi var zihinlerinde kimilerinin; onlarla aynı toplu taşıma aracına eşit haklarla binemeyeceğiniz, kamusal alanı eşit olarak kullanamayacağınız bir rejim. Hatta özel hayatınıza dahi müdahale etme salahiyeti kendilerini de görüşleri, bunun takibinden başka bir şey değildir. Ve maalesef içselleştirilmiş zenciliği içlerinden bir türlü söküp atamayanlar, kabullenilmiş çaresizliklerini takdiri ilahi görenler bunlara serfüru edip, bunların bir kıymetsiz nigahını bekledikçe; bu asaletsiz kontların, düklerin tevarüs edilmemiş feodal yetkilerini kullanma hevesi hiçbir zaman bitmeyecek. Burada elbette, orta sınıfın biteviye yanlış yorumladığı vakarı ve 'efendilik bende kalsın' refleksi de azim rol oynar. Kamusal alanda Popitz'in tarif ettiği her üç şiddetle de karşılaşmaya devam ederiz.

O halde, rica ederim şunların nikahı için vermedik rüşvet, yapılmadık yalakalık bırakmayan dostlardan rica edelim: Sizin aşağılık kompleksiniz, bizim hayat konforumuzu etkiliyor. Yapmayın! 'Lütfen'siz söylüyorum, yapmayın! Bu kontlar, bu dükler cehennem olup gidecek ve biz yerimizde kalmaya devam edeceğiz.

2024-05-02T04:11:55Z dg43tfdfdgfd