İSTIFHAM VE KONFOR

B.

Yakın dostlarımın iyi bildikleri ilginç bir hikayedir. 1935 doğumlu Rahip Daniel Edward ile ölçülü bir ahbaplığımız vardı. Pater Ediamp;hellip; Polonyalı, ikinci Dünya Savaşı yıllarının en acı sahnelerine küçük bir çocuk olarak şahitlik etmiş, merdümgiriz tarafları olan tonton bir ihtiyardı. Her Polonyalı gibi votkaya müptela, biteviye içen hatta paskalya perhizinde dahi yasak olmasına rağmen içmekten kendini alıkoymayan bir rahipti. Dinler arası diyaloğa ne kadar inanmıyorsam, Pater Edi'nin aslında bir rahip olmaması gerektiğine o nispette inanıyorum. çocukluk travmaları, insani zaafları bazen kendisini kabul edilebilir seviyeden çok daha fazla esareti altına alırdı. Nihayetsiz alkol tutkusunun ve melankolik yapısının doğal neticesi olarak şeker illeti geldi ve buldu bizimkini. Hatta öyle bir seviyeye geldi ki sol bacağını kesmek durumunda kaldı doktorlar. Ameliyattan önceki akşam ziyaretine gittim, suratı yine asık. 'Etrafa işemek, kusmak istiyorum. Küfürler etmek istiyorum. çok korkuyorum. ölümden korkuyorum' dedi nasılsın diye sorunca. ' Lütfen rolleri değişmeyelim Edi' dedim.' Pastoral bir vazife gören sen bizleri ölüme hazırlayacak şeyler söylemesi, teselli cümleleri üretmesi gereken kimsesin. Elli küsur yıllık rahipsin. Talimli olmalısın. Bu durum için kim bilir kaç teselli cümlesi kalıplaştırmışsındır yıllardır.'

'Hiçbirisine inanmıyorum şu anda' dedi. çok üzüldüm. Tanrı'ya inanıp inanmadığını sordum 'bilmiyorum' dedi. Ve benden kendi inancıma göre ölüm hakkında birkaç teselli cümlesi etmemi rica etti. Bir büyüğümden duydum şu sözleri tekrar ettim kendisine ' korku hissi, insanı muhtemel tehlikelerden korumak üzere Allah'ın bizlere hediye ettiği bir savunma mekanizmasıdır. Oysa ölüm muhtemel değil, gelmesi kesin olandır. O halde ölümden korkulmaz, ölüme hazır olunur'. 'Söylemesi kolay' dedi. 'ölecek olan benim sen değilsin'. Hayret edilesi şeydi doğrusu. 80ine merdiven dayamış tecrübeli bir rahip, yirmili yaşlarındaki bir Müslüman'dan teselli umuyordu. Bütün neşem kaçtı; ölecek olmasına değil, ölüme gidiş şekline üzüldüm. Dostum değilse de ahbabımdı; zaman zaman sohbet ederdik.

Birkaç gün kafamı meşgul etti bu durum. İçim kararmıştı doğrusu, bir ferahlık dileniyordum adeta sağda solda. Dayanamadım, bir büyüğümü aradım. Hem sohbete de vesile. Anlattım tek tek. 'Kafasındaki istifhamlara iman etmiş, konforlu rahip hayatını da sığınak kabul etmiş adam. Her ikisi de elinden gidince boşlukta kalmış. Muhtemelen hiç inanmamış. Ne bekliyordun ki?' buyurdu büyüğüm.

O gün bugündür ne zaman konfor alanını yitirdiği için inancı zaafa düşmüş bir zata denk gelsem 'istifhamının müminiymiş bu da bir zamanlar' diyorum.

Büyük fırçanın kılı hissedilmez malum. Lakin netameli mevzular daha açık söylenmez. Bu da böyle bir politik tenkit olsun.

2024-04-29T04:15:01Z dg43tfdfdgfd